19 Ekim 2012 Cuma

Hanif İslam Öğretisi-Kur'an ve Bilim Işığında Din


Milyarlarca insan öyle ya da böyle bir şeye inanmakta ve inandığı şeyin doğruluğunu bile sorgulamadan hayatı boyunca körü körüne inandığı şeyle yaşamaktadır. Doğru nedir ve neye göre tanımlanır? Sizce bir şeyin doğruluğu nasıl bilinebilir ve sizce doğru olan bir şey, gerçek anlamda doğru mudur? Evet, milyarlarca doğrunun olduğu ancak gerçekkte doğrunun ne olduğunu bilmediğimiz bir dünyada yaşam sürüyoruz…

İnançlarınızı sorgulamaya hazır olun… Bildiğiniz her şeyi kökten sarsacak, sizi şoke edecek bir öğreti: Hanif İslam Öğretisi… Kur’ân odaklı bir din anlayışı…

******

Bir konunun gerçekte doğru olup olmadığı yani gerçekliğini neye göre belirlemeliyiz? Referans kaynağı ne olmalıdır?  Doğanın ve evrenin işleyişi açısından gerçeklik; gözlem, deney ve saf matematiğin denklemleri ile belirlenebilir. Felsefik düşünceler, sosyoloji, din ve siyasi bilimler gibi toplumun tamamını ilgilendiren konularda gerçeklik ise bir sağlama kitabı olan Kur’ân’a başvurularak belirlenebilir. Yani doğanın ve evrenin işleyişi açısından bir konu; gözlem, deney ya da matematiksel denklemlerle ispatlanabiliyorsa bu şeyin doğruluğundan bahsedilebilir. Felsefik düşünceler, sosyoloji, din ve siyasi bilimler açısından ise bir konu; eğer Kur’ân’a dayandırılabiliyorsa o şeyin doğruluğundan bahsedilebilir. Yani gelenek, görenek ya da toplumda bir şeye inananların sayısı, asla o şeyin gerçekliğini belirlemek amacıyla kullanılamaz.

Hanif İslam Öğretisi; yeni bir din, yeni bir mezhep, yeni bir cemaat ya da yeni bir tarikat değildir. Hanif İslam Öğretisi sadece ve sadece Kur’ân odaklı ve var olan her şeyin Kur’ân’da var olduğunu ve dini anlamak ve yaşamak için Kur’ân’ın yeterli ve eksiksiz olduğunu savunan bir öğretidir. Dini, her bireyin ruhani yolculuğu olarak algılar ve bu ruhani yolculukta Kur’ân dışında ne bir cemaate, ne bir mezhebe, ne bir tarikata ne de herhangi bir hadis kaynağına gerek olmadığını savunur. Hanif İslam Öğretisinin ne bir önderi, ne bir tarikatı, ne de bir cemaati vardır. Hanif İslam Öğretisinde tek ve tek referans kaynağı, değişmemiş ve doğruluğundan şüphe duyulmayan Kur’ân’ın ta kendisidir.
Haniflik; akıl, mantık ve bilim ışığında araştırarak, sorgulayarak doğruyu bulmaya çalışmaktır. Bir hanif; körü körüne bir inanışa, düşünceye ya da herhangi bir öğretiye inanmaz. Bir hanif için; gerçeğin peşinde koşmak, gerçeği yaymak, toplumu bilgilendirmek ve toplumun yararı için çalışmak esastır. Bu açıdan bir hanif barışçıldır ve kimseye kin gütmez. Herkes ona yüz çevirse de ve kimse onu sevmese de O, kimseye yüz çevirmez ve herkesi sever. Allah'ın adının “Es-Selam=Barışçıl” olduğunu bilir ve barış ve dostluğun yayılması için Cennet selamı olan “Selam ve Selam=Barış ve Barış”  diyerek insanlara selam verir. Çünkü “Selam ve Selam” ın bir dua olduğunu ve bu selam ile Allah’ın hem kendisini hem de karşısındakini daha barışçıl biri haline getireceğini bilir.

*****

İslamın kaynağı, Kur’ân ve Hz. Muhammed değil midir? Peki, Peygamber Kur’ân dışında söz söylemiş midir? Allah’a alternatif emirler (sünnetler), Allah’ın emrettiği emirler dışında bir şey söylemesi mümkün müdür? Allah’ın emrettiği şeyler (farzlar) dışında kendi, Kur’ân’da yer almayan ancak sadece hadislerde yer alan şeyleri (sünnetleri) gerçekten yapmış mıdır?

“Sana vahyolunana sım sıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dos doğru bir yoldasın. Bu Kur’ân senin için de, kavmin için de büyük bir şereftir. Hepiniz ondan mes’ul tutulacaksınız”. Zuhruf Suresi 43-44

******
 
Yukarıdaki paragraflar, Cinius yayın evinden çıkan Ahmet Toprak’ın Hanif İslam Öğretisi-Kur’an ve Bilim Işığında Din kitabından alıntıladığım bazı bölümler olup kitap müthiş bir dille yazılmış. İnsanı düşünmeye sefk eden ve kişinin inandığı şeyin doğruluğunu sorgulamaya iten bir kitap. Kitap, bildiğimiz İslam konusunda tüm kalıpları yıkmakta ve Kur’an ışığında gerçek bir din anlayışını (acaba namaz gerçekte kaç rekat?, Kur’an’da türban konusu geçiyor mu?, Kur’an’a göre oruç?, Kur’an’a göre hırsıza verilecek ceza? Kur’an’a göre zina ve cezası?) bize sunmaktadır. Eğer sizde gerçekliği görmek, kalıpları kırmak ve bir beyin fırtınası içine girmek istiyorsanız mutlaka bu kitabı okuyunuz…
 

Hanif İslam kavramını kullanmak yanlış mı?



Haniflik, müslüman (İslam’ı kabul eden kişi) olan bir kişinin, dogma anlayışından sıyrılarak aklen ve tahkiken Tanrı’nın varlığını kabullenmeyi, sorgulamayı, araştırmayı ve tam anlamıyla Kur’an’ı referans almasını gerektirir. Haniflik, bu sorgulama anlayışını da atamız Hz. İbrahim’den alır. Bu nedenle Hanifliği kabul eden bir müslüman, Hanif olur. Her şeyi sorgulayarak, altındaki nedeni araştırarak kabul etme anlayışı ve sadece Kur’an’ı referans alma mantığı bir Hanifi sıradan bir müslümandan ayıran en önemli farktır. Hanif İslam derken de aslında yeni bir din ya da İslamın farklı bir türü değil, İslam’a akıl, bilim ve Kur’an gözüyle bakma kastedilmektedir. Dolayısıyla sıradan müslümanlarla, hanifleri ayırmak, şu andaki geleneksel İslam inancı (tahrif edilen) ile Kur’an’daki İslam inancını ayrımak ve de Hanifliğin de Kur’an ve İslam ile ilgili bir kavram olduğunu belirtmek için Hanif İslam kavramını kullanmak daha mantıklıdır ve bu asla şirk ya da dinden çıkmak değildir. Kaldıki Hanif İslam=Akıl ve bilim gözüyle İslam ya da İslam’a akıl ve bilim gözüyle bakmak anlamına gelir. Ayrıca Hanif İslam kavramının, Hanif olmayan İslam ya da İslam’ın alternatiflerini oluşturacağı doğru değildir. Çünkü İslam’ın kaynağı, değiştirilmesi mümkün olmayan Kur’an’dır. Bu nedenle Kur’an, referans alındığı sürece Kur’an’daki İslam’ın alternatifleri asla oluşturulamaz (Kaynak tek olunca yol da tek olur). Bu nenenle İslam kelimesinin önündeki Hanif kelimesi sadece İslam’a bakış açısını tanımlayan ve diğer dogmatik müslümanlardan farklı olarak İslam’a akıl, bilim ve Kur’an gözüyle (şeyhlerin ya da tarikatların gözünden değil) bakıldığını tanımlayan bir kelimedir. Dolayısıyla Hanif İslam kavramı direk Hanifliği temsil eden bir kavramdır ve Kur’an açısından kullanılmasında asla sakınca yoktur (Hanif İslam=Haniflik=Akıl, bilim ve Kur’an gözüyle din).

Bütün insanlara gönderilen dinler zaten İslam’dı.

“İşte bütün bu peygamberlerin getirdikleri din, tek bir dindir ki, o da sizin dininiz olan İslam’dır…” Mü’minun Suresi 52

Ancak insanlar kendilerine indirilen kutsal kitapları ve dolayısıyla İslam inancını dejenere edip yeni inanışlar çıkardılar.

“Fakat insanlar tevhid dinini parça parça ederek aralarında ihtilafa düştüler…” Enbiya Suresi 93

Allah, insanlara son bir kurtarıcı olarak Peygamber Efendimizi ve değiştirilmesi mümkün olmayan Kur’an’ı verdi. 

“Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini [Kur'ân’ı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur”. En’am Suresi 115 

“Kur’ân’ı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız”. Hicr Suresi 9

Allah, Peygamber Efendimize ve dolayısıyla bütün insanlara dogmatik müslümanlıktan çıkıp aklen, tahkiken ve bilim gözüyle İslam’a bakmalarını ve Tanrı’nın varlığını aklen kabul etmelerini (Hanifliği) tavsiye etti.

“Ey Resul! Sana Hanif ol, İbrahim'in dinine uy diye vahyettik.” Nahl Suresi 123

“Ey Resul! De ki: Ayrıca yüzünü Hanif dininden ayırma ve sakın ortak koşanlardan olma diye emrolundum.” Yunus Suresi 105

“Ey Resul! Sana Hanif ol, İbrahim'in dinine uy diye vahyettik.” Nahl Suresi 123

“De ki: Muhakkak Rabbim beni İbrahim'in doğru yoluna dosdoğru olan Hanif dinine iletti.” En’am Suresi 161

Sen artık yüzünü hakka yönelmiş Hanif dine dön ki, Haniflik Allah'ın mayasıdır. İnsanları o maya üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiç bir değiştirme ve değişiklik bulunmaz. İşte En doğru ve en sağlam din Haniflik'tir; fakat insanların çoğu bilmezler.” Rum Suresi 30

“Hâlbuki onlar yalnızca Hanif olmak üzere, dini sadece Allah'a has (özgün kılarak, mezhep imamlarına, şeyhlere, kullara vb. has kılmayarak), Allah'ı bilmekle, salâtı ikame etmekle ve zekât vermekle emrolunmuşlardı. En dosdoğru ve gerçekçi din de işte bu Haniflik'tir.” Beyyine Suresi 5

Ancak müslümanlar, Kur’an’ı bırakıp insanlar tarafından oluşturulan inançlara inanıp İslam’ı dejenere etmişlerdir (Kur’an’ı değil, inandıkları inanç olan İslam’ı dejenere etmişlerdir. Eğer gerçekten şu anda Kur’an’a iman etselerdi, gerçek İslam’ı yaşıyor olurlardı. Bu durumda da İslam’ın dejenere edildiğinden bahsetmiş olmazdık. Yaşamadıklarına göre de İslam inancını dejenere ettiklerini söyleyebiliriz. Yani dejenere olan İslam kavramını kullanmak yanlış bir ifade değildir. Zaten Kur’an’da Mü’minun Suresi 52, Enbiya Suresi 93 ve En'am Suresi 159 ayetleri dikkatlice incelendiğinde de Tanrı’nın kendisinin de bu kavramdan bahsettiğini görürüz. Ancak dejenere olan Kur’an kavramını kullanmak yanlış bir ifadedir. Çünkü Kur’an’ın değiştirilemeyeceğini, Tanrı’nın kendisi zaten söylemektedir. Kur’an’ın bizzat kendisini inceleyerek asıl olan, dejenere olmamış İslam inancına ulaşabiliriz anlayabiliriz).

“Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı (Kur'ân'ı terketti).” dedi”. Furkan Suresi 30

“Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir”. En'am Suresi 159
Allah, mezheplerin arttığı ve artık hangi inancın doğru olup olmadığını anlamadığımız bir zamanda Hanifliğe yönelmemizi emretmektedir:

“Allah katından geri çevrilmez bir gün gelmezden önce, yüzünü Hanif dinine çevir. Ki o gün insanlar bölük bölük ayrılırlar.” Rum Suresi 43