Haniflik,
müslüman (İslam’ı kabul eden kişi) olan bir kişinin, dogma anlayışından
sıyrılarak aklen ve tahkiken Tanrı’nın varlığını kabullenmeyi, sorgulamayı,
araştırmayı ve tam anlamıyla Kur’an’ı referans almasını gerektirir. Haniflik,
bu sorgulama anlayışını da atamız Hz. İbrahim’den alır. Bu nedenle Hanifliği
kabul eden bir müslüman, Hanif olur. Her şeyi sorgulayarak, altındaki nedeni
araştırarak kabul etme anlayışı ve sadece Kur’an’ı referans alma mantığı bir
Hanifi sıradan bir müslümandan ayıran en önemli farktır. Hanif İslam derken de
aslında yeni bir din ya da İslamın farklı bir türü değil, İslam’a akıl, bilim ve
Kur’an gözüyle bakma kastedilmektedir. Dolayısıyla sıradan müslümanlarla,
hanifleri ayırmak, şu andaki geleneksel İslam inancı (tahrif edilen) ile
Kur’an’daki İslam inancını ayrımak ve de Hanifliğin de Kur’an ve İslam ile
ilgili bir kavram olduğunu belirtmek için Hanif İslam kavramını kullanmak daha mantıklıdır
ve bu asla şirk ya da dinden çıkmak değildir. Kaldıki Hanif İslam=Akıl ve bilim
gözüyle İslam ya da İslam’a akıl ve bilim gözüyle bakmak anlamına gelir. Ayrıca
Hanif İslam kavramının, Hanif olmayan İslam ya da İslam’ın alternatiflerini
oluşturacağı doğru değildir. Çünkü İslam’ın kaynağı, değiştirilmesi mümkün
olmayan Kur’an’dır. Bu nedenle Kur’an, referans alındığı sürece Kur’an’daki
İslam’ın alternatifleri asla oluşturulamaz (Kaynak tek olunca yol da tek olur).
Bu nenenle İslam kelimesinin önündeki Hanif kelimesi sadece İslam’a bakış açısını
tanımlayan ve diğer dogmatik müslümanlardan farklı olarak İslam’a akıl, bilim
ve Kur’an gözüyle (şeyhlerin ya da tarikatların gözünden değil) bakıldığını
tanımlayan bir kelimedir. Dolayısıyla Hanif İslam kavramı direk Hanifliği
temsil eden bir kavramdır ve Kur’an açısından kullanılmasında asla sakınca
yoktur (Hanif İslam=Haniflik=Akıl, bilim ve Kur’an gözüyle din).
Bütün
insanlara gönderilen dinler zaten İslam’dı.
“İşte bütün bu peygamberlerin getirdikleri din, tek bir dindir ki, o da
sizin dininiz olan İslam’dır…” Mü’minun Suresi 52
Ancak
insanlar kendilerine indirilen kutsal kitapları ve dolayısıyla İslam inancını
dejenere edip yeni inanışlar çıkardılar.
“Fakat insanlar tevhid dinini parça parça ederek aralarında ihtilafa
düştüler…” Enbiya Suresi 93
Allah, insanlara son bir
kurtarıcı olarak Peygamber Efendimizi ve değiştirilmesi mümkün olmayan Kur’an’ı
verdi.
“Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle
tamamlandı. Onun sözlerini [Kur'ân’ı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur”. En’am Suresi 115
“Kur’ân’ı biz indirdik, elbette yine onu biz
koruyacağız”. Hicr Suresi 9
Allah, Peygamber Efendimize
ve dolayısıyla bütün insanlara dogmatik müslümanlıktan çıkıp aklen, tahkiken ve
bilim gözüyle İslam’a bakmalarını ve Tanrı’nın varlığını aklen kabul etmelerini
(Hanifliği) tavsiye etti.
“Ey Resul! Sana Hanif ol, İbrahim'in dinine uy diye
vahyettik.” Nahl Suresi 123
“Ey Resul! De ki: Ayrıca yüzünü Hanif dininden
ayırma ve sakın ortak koşanlardan olma diye emrolundum.” Yunus Suresi 105
“Ey Resul! Sana Hanif ol, İbrahim'in dinine uy diye
vahyettik.” Nahl Suresi 123
“De ki: Muhakkak Rabbim beni İbrahim'in doğru yoluna
dosdoğru olan Hanif dinine iletti.” En’am Suresi 161
“Sen artık yüzünü hakka yönelmiş Hanif dine dön ki,
Haniflik Allah'ın mayasıdır. İnsanları o maya üzerine yaratmıştır. Allah'ın
yaratışında hiç bir değiştirme ve değişiklik bulunmaz. İşte En doğru ve en
sağlam din Haniflik'tir; fakat insanların çoğu bilmezler.” Rum Suresi 30
“Hâlbuki onlar yalnızca Hanif olmak üzere, dini
sadece Allah'a has (özgün kılarak,
mezhep imamlarına, şeyhlere, kullara vb. has kılmayarak), Allah'ı bilmekle, salâtı ikame etmekle ve
zekât vermekle emrolunmuşlardı. En dosdoğru ve gerçekçi din de işte bu
Haniflik'tir.” Beyyine Suresi 5
Ancak müslümanlar,
Kur’an’ı bırakıp insanlar tarafından oluşturulan inançlara inanıp İslam’ı
dejenere etmişlerdir (Kur’an’ı değil, inandıkları inanç olan İslam’ı dejenere
etmişlerdir. Eğer gerçekten şu anda Kur’an’a iman etselerdi, gerçek İslam’ı
yaşıyor olurlardı. Bu durumda da İslam’ın dejenere edildiğinden bahsetmiş
olmazdık. Yaşamadıklarına göre de İslam inancını dejenere ettiklerini
söyleyebiliriz. Yani dejenere olan İslam kavramını kullanmak yanlış bir ifade
değildir. Zaten Kur’an’da Mü’minun
Suresi 52, Enbiya Suresi 93 ve En'am Suresi 159 ayetleri
dikkatlice incelendiğinde de Tanrı’nın kendisinin de bu kavramdan bahsettiğini
görürüz. Ancak dejenere olan
Kur’an kavramını kullanmak yanlış bir ifadedir. Çünkü Kur’an’ın
değiştirilemeyeceğini, Tanrı’nın kendisi zaten söylemektedir. Kur’an’ın bizzat
kendisini inceleyerek asıl olan, dejenere olmamış İslam inancına ulaşabiliriz
anlayabiliriz).
“Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı
(Kur'ân'ı terketti).” dedi”. Furkan Suresi 30
“Dinlerini parça parça edip fırkalara,
hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi
Allah'a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir”. En'am Suresi 159
Allah, mezheplerin
arttığı ve artık hangi inancın doğru olup olmadığını anlamadığımız bir zamanda
Hanifliğe yönelmemizi emretmektedir:
“Allah katından geri çevrilmez bir gün gelmezden
önce, yüzünü Hanif dinine çevir. Ki o gün insanlar bölük bölük ayrılırlar.” Rum Suresi 43
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder